Eylül, 2015 için Arşiv
Eyl 7, 2015 - gündem, siyaset, yorum    Yorum Yok

Adap, Mabad, Fıtrat…

Her gün kan, her gün şiddet, her gün ölüm var son zamanlarda ülkemde. Toplum olarak bu kirli tezgahın arkasındakileri ve niyetlerini gayet iyi bilmemize rağmen ısrarla susuyoruz. Belki küçük burjuva alışkanlıklarımız sebep oluyor bu akıl tutulmasına belki de  dipsiz ve yersiz korkularımız. Sebep her ne olursa olsun, gerçekten utanç verici derecede onursuz bir duruş bu sessizliğimiz. Göreceksiniz, tarih bunları hep yazacak…

Mehmet, Aylan, Hasan, Berivan
anla artık, giden can!
bir sor ulan kendine,
döktüren kim bunca kan?

bir uzun adam,
bir kısa adam,
ikisini toplasan,
billah etmez çeyrek adam!

Unutma ey halkım, “Sükut, ikrardan gelir!” ve sustukça da sıra bugün bana, yarın sana..!

Eyl 2, 2015 - gündem, siyaset, yorum    Yorum Yok

Stockholm değil, Kasımpaşa Sendromu…!

KasimpasaDışarıdan bakan hemen hiç bir gözün anlam veremediği bir saçmasapanlık, yaşanıyor son yıllarda ülkemizde. Sosyologlar, toplumun yaşadığı bu akıl tutulmasını, onursuzluğa yakın teslimiyeti ve koşulsuz işbirlikteliğini meşhur Stockholm Sendromu ile açıklamaya çalışsa  da sanırım durumumuz biraz farklı! Biz Stockholm Sendromu değil, literatüre geçmesi gereken başka bir sendromu yaşıyor, yaşatıyoruz! Bireyin kendisinden modellenip, toplumumuzun hemen her noktasına sirayet etmiş kendi öz sendromumuz bu: Kasımpaşa Sendromu!

Aslında sokaktaki adam sadece, görü(nü)şüyle, duruşuyla, cehaletiyle, çıkarcılığı ve öfkesiyle kendisine en çok benzeyeni tercih ediyor. Garip olan bu seçim değil de, biz beyaz türklerin (kızma olm, hemen!), bir türlü orijinal olmayı beceremeyen marjinallerin, sözde sanatçıların, içi zerre dolu olmayan entelijansiyamızın ve kendinden gayri kimseye faydası olmayan kalan okumuş  güruhun bu duruma pek şaşırması! Gel de şaşırma…

Kabul etmekte zorlansak da (sözde) aydınının bolca arogan, akademisyeninin yetersiz ve (çoğunlukla) sahtekar, zengininin bencil, fakirinin (her punduna getirdiğinde) çakal, istisnasız hemen tüm politikacılarının hırsız, kalan kitlenin de vicdansız, okumayı, yazmayı, dinlemeyi sevmeyen birer andaval olduğu sevimsiz bir coğrafya burası. Ne yazık ki,  her kötünün, iyi olandan açık ara fazla olduğu bu toprak parçasına vatan diyor, bize benzemeyen diğer tüm ötekileri yok sayarak alıyoruz tüm nefeslerimizi, edepsizce, erdemsizce… Yazık!

Aklın, vicdanın, doğrunun bireysel değil de kollektif birer olgu olma ihtimalinin var olduğu düşünüldüğünde; 

Düşünmeyen, düşündürtmeyen, sanata/bilime/fikri özgürlüklere zerre tahammülü olmayan, gaz ile çalışan yoz insanların diğerlerinden fazla olduğu, bol güdülen ama az güdülenen bu bireyler yığınının (toplum demeye dilim varmadı!) her gün daha da boka batmakta olduğumuz gerçeğini değiştirme ihtimali neredeyse sıfır!

Cümleten geçmiş olsun, hepimize!

 

Notlar: 

Stockholm;

Yapıları, parkları, tarihi merkezleri, yeşil alanları ve eğitim merkezleriyle oldukça ileri bir Avrupa şehridir. (Kaynak: vikipedia)

Stockholm sendromu;

Kaçırılanın, kaçıran, rehin alan “kopuğa” aşık olma durumu, hatta aşık olmakla kalmayıp verme, köpeği olma hadisesi (Kaynak: ekşisözlük, cyrano)

Kasımpaşa;

Sana, bana benzeyen insanların yaşadığı, goblinler diyarı! (Kaynak: mabadım)

 

Pages:«123