gündem için Arşiv"
Ara 6, 2014 - gündem, yorum    Yorum Yok

Şşştt, sana diyorum, evet, evet sana!

imageHani Atatürk’ün, “Türk Milleti, zekidir, Türk Milleti çalışkandır” diye başlayan ve Türk milletinin karakterinin ve asaletinin son derece yüksek olduğunu vurgulayan meşhur bir söylemi vardır ya hatırlar mısın? Üzgünüm ama dostum, işte o sözler varya o sözler hiç sana, bana, bize benzemiyor! (İnan bana, az biraz yanlış ama en azından bir kısmı doğru diyebilmeyi çok isterdim, gerçekten!) Her ne kadar Atatürk, zamanının çok ilerisini görebilen bir vizyona, deha olarak nitelendirilebilecek müthiş parlak zekaya ve afedersiniz ancak 6 okka billur ile ifade edilebilecek kadar cesarete sahip olsa da, aşikardır ki bizden ve 21.yüzyıl gerçeklerinden nesil olarak farklı ve son 50 yılını savaşlar içerisinde geçirmiş, sınırların hiç olmadığı derecede hızlı değiştiği, nasyonalizmin zirve yapmakta olduğu bir dünyanın vatandaşıydı! Açıktır ki, algısı, bilgisi, görgüsü dolayısıyla söylemleri ancak ve ancak dönemini, hadi bilemedin bir adım ötesini yansıtabilir!…O yüzden sana ve günümüz Türkiyesi’ne dair son derece hatalı tespitlerine pek de kızma e’mi!

Ne yani şimdi biz zeki değil miyiz?

Ne zeki ne de bilgili değiliz arkadaşım neden mi? Bunu ben söylemiyorum, bilimsel araştırmalar, istatistikler söylüyor.

Mesela;

  • Günde nerdeyse ortalama 5 saat televizyon seyreden Türk Halkı, kitap okumaya Yılda ortalama 6 saat ayırabiliyor(muş)!
  • İngiltere’nin sıradan gazetelerinden olan The Sun, Türkiye’deki gazetelerin toplamında daha fazla satıyor(muş)
  • Japonya’da toplumun yüzde 14′ü, Amerika’da yüzde 12′si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21′i düzenli kitap okurken, Türkiye’de ise bu oran on binde 1(miş)! 

Bu konudaki istatistiği sayfalarca uzatabilirim (harika bir kaynak buldum zira!) da içim ezildi be birader! (zaten, uzun olunca okumuyorsun!)

Acıdır ki, adeta esiri olduğun o aptal kutusu günün belki de en kıymetli 5 saatinde hepimizi subliminal mesaj bombardımanına tutuyor ve o zavallı beyinlerimiz, “bir nevii koşullu şartlanarak”, dilimize, bize ait bile olmayan sözleri komut olarak iletip, sana ait olmayan tavırları, mimikleri, bakışları tetikliyor! Yani dostum o afili sözlerin, çapkınca olduğunu düşündüğün süzük bakışların, estetik zevkin, sevgilerin, öfkelerin ve fikrim geldi diye kustuğun o özgünlükten uzak düşünce kırıntıların ne yazık ki sende refleks haline getirilmiş safsatalar bütünü Sana ait bile değiller!

Sormayan, sorgulamayan, içerisindekinden ziyade ambalajın önemli olduğuna inanan, sığ(ır) bir nesilin bireyi olarak “etliye-sütlüye karışmadan” yaşayıp gidiyorsun!

Aferin!!!

Çalışkan mıyız bari?

Saçmalama! Donuna kadar yabancı markalar üzerindeyken, buğdayını bile yurtdışından ithal eden, tarımın, sanayiinin yerlerde süründüğü, sırtını dış kaynaklı sıcak paraya ve inşaat sektörüne dayamış bir ülkenin <bütün bunlara ses çıkarmaktan aciz, ezik bir ferdi> olarak; gerçekten çalışkan, verimli, üreten bir birey olduğunu iddia edebilir misin! Eldekinin, avuçtakinin satıldığı, her metrekareden rant elde etmek için kontrolsüz imara açıldığı, sezonluk işlerle gizli işsizliğin örtüldüğü, kontrollü gerginlik saçmalığı ile piyasaların mütemadiyen manipüle edildiği <her daim ekonomik oyunlarla, gizli vergilendirmenin yapıldığı> işçisinin de işverenin de kötü niyetli olduğu bu güzel ülkede yaşayan arkadaşım; Bak, artık deniz kurudu ve enerji sıkıntısı baş göstermek üzere, çok zeki devlet büyüklerin de çareyi Nükleer santral gibi, kolay ama tüm insanlığın geleceği için tehdit oluşturabilecek bir yöntemle çözmeye çalışıyor. Bu konudaki duruşun nedir, herhangi bir fikrin var mı?

 

Peki ya Yüksek Karakterli ve Asil de mi değiliz?

Üzgünüm, kuzum! Sen, o masumiyetten ve cesaretten kaynaklanan asaletini her daim güçlünün yanında olarak, komşularının topraklarına göz dikerek, sana benzemeyene yaşam imkanı sağlamayarak, zalimi severek, fırsatını bulduğunda mazlumu ezerek, sinsi, çıkarcı davranarak çoktan kaybettin!

Asaletini ve onurunu, mezarının yerini bile bilmediğin dedelerinin ideallerini hiçe sayarak, sana verilmiş kendini temsil edebilme hakkından feragat edip, kaderini tayin edebilme kudretinden, bağımsızlığından ve Cumhuriyet’inden vazgeçerek üç paralık ettin! Anlayacağın, ne asaleti ne yüksek karakteri arkadaş!, zannımca adamlığın ve insanlığın bile tartışılmalı!
Hava gibi karamsar bir yazı oldu değil mi? Ama, dost acı söyler!

Sözün özü;

Bu milletin, tüm istatistikleri kendi lehine çevirebilecek kadar büyük bir kısmı, ahmaktır, tembeldir ve kaypaktır!

Neysee takma be olm,  boş veeerr!

Kedidir, kedi…zamanla geçer!

Kas 30, 2014 - eglence, gündem, yorum    Yorum Yok

Masallar…masallar!

maniaBir varmış, bir yokmuş, Çok ama çok uzaklarda, güzel bir orman ve hemen yanıbaşında da 1000 odalı kocaman bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte, ailesi ile birlikte kötü bir adam ve yüzlerce marabası beraber yaşarmış!

Bu çiftçi, marabalarına, komşu çiftliklere, ailesine, tüm orman ahalisine kısacası kendi dışındaki herkese pek kötü davranırmış. Ama muhtemeldir ki yaptığı kötülüklerden ve saldığı korkudan dolayı bu durumu hiç kimse dile getiremezmiş!
Kötü yürekli çiftçi, hem açıkgöz hem de açgözlü biriymiş. Gözü, hep komşu çiftliklerin mallarında ve kendine ait olmayandaymış! Ailesi bu duruma ses edemez, komşuları ise duruma sinirlenir ama çiftçiyi pek de ciddiye almadıkları için “hır-gür çıkarmamak adına” ya sabır diyerek, durumu alttan alırlarmış!. Marabalara gelince, çiftçi tarafından zaten özel olarak seçildikleri için bırakın karşı çıkmayı, onu hatalarından döndürmeyi akıllarından bile geçirmezlermiş.  Zira marabaların hiç birinde, çiftçiye karşı duracak, hatalarını yüzüne vurabilecek yürek yokmuş! Kursaklarından geçen lokmanın, çiftçi tarafından sağlandığını iyi bilir, koşulsuz biat ederlermiş!

Neyse efenim, gel zaman git zaman, çiftçiye yedikleri,içtikleri yetmez olmuş, gözünü hırs bürümüş ve yanı başındaki ormanı kesip, tarla yapıp, büyük paralara satmaya karar vermiş…Masal bu ya, tüm orman canlıları “belki de tarihlerinde ilk kez” topyekun duruma isyan etmişler ve kazan kaldırmışlar. Çiftçi duruma hiddetlenmiş,  marabalarını silahlandırmış ve köpeklerle birlikte ormana salmış, pek çok canlının katline sebep olmuş. Orman ahalisi gene de yılmamış…“Çiftçi, belki de hayatında ilk kez korkmuş ve geri adım atmış” ama hırslı ve kötü bir adam olduğu için de asla pes etmemiş…
Bu güzel ormanın havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez, tüm sakinleri onulmaz bir dertten muzdaripmiş .İstisnasız hemen hepsi, yaşadıkları şeyleri  garip bir şekilde çok kısa sürede unuturmuş! Bu durumu iyi bilen çiftçi, yaşananların tamamen unutulduğuna ikna olunca hemen planını devreye sokmuş ve bir şekilde tüm orman ahalisini konuyu oylamaya sunmaya ikna etmiş.
Zira çiftçinin niyeti, ama korku salarak ama bedava yem, saman dağıtarak, saf  bir takım canlıları da yanına çekip, oylamayı kazanmakmış…Bütün bu süreç boyunca, çiftçiye sadece koyunlar, eşekler, kurt görünümlü bazı çakallar destek olmuş!
…sonrasında ne mi olmuş?;
her zaman olduğu gibi, masal daha bitmeden, anlatanlar dışındaki herkes uyuyakalmış!!
FIN!
Sayfalar:«1...78910111213...19»