Ara 14, 2014 - gündem, yorum    Yorum Yok

Siz, var…Papazı bulmak…uggh!

IMG_0196.JPGBugün , Emil Gustav Friedrich Martin Niemöller‘den bahsetmek için doğru bir gün! Hayır kendisi Brezilya’yı kevgire çeviren Alman milli takımının Acar Santraforu ya da festivalde gösterime girecek sıkıcı bir sanat! filmindeki müthiş performansı ile göz dolduran, gelecek vadeden küçük sinema oyuncusu değil!

Efendim, Emil Gustav Friedrich Martin Niemöller yani kısaca Martin Nienmöller bir papaz, bundan yaklaşık 75-80 yıl öncesinin Nazi Almanyasında yaşamış bir Papaz! Gariptir ki (ve de ironik) başlarda koyu bir Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi (Nationalsozialistiche Deutche Arbeiter Partei) seçmeni olan Nienmöller, Nazilerin, kiliseyi kontrol alma niyetlerini farkedince, Bekennende Kirche diye bilinen ve Protestan Kilisenin Nazi kontrolüne girmesine karşı mücadele eden bağımsız kilisenin baş temsiliği görevini üstlenmiş ve Nazi karşıtı bir direnişçiye dönüşmüştür. 1937’de Naziler tarafından tutuklanıp, toplama kamplarına gönderilen Nienmöller’i unutulmaz kılan ise,  geçmişte düştüğü gaflet anlarına dair pişmanlıklarını dile getirdiği sözleridir;

Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım;
…çünkü komünist değildim.
Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım;
…çünkü sosyal demokrat değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler, gene bir şey söylemedim;
…çünkü sendikacı değildim.
Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı!

Tarihin en unutulmaz özdeyişlerinden biri olan bu söylem, günümüzde basına özgürlük nidaları atan, -bir dönemin tetikçi kalemlerinin- de içinde bulundukları durumu pek güzel özetlemektedir.
Geçmişte pek çok noktada yolları kesişmiş iki şeyin birbirine paralel olması saçmadır diyor ve bugün yaşananların, zamanında onurlu, tarafsız, adil olamayanlar ve yaşananlara sessiz kalıp, kıs kıs gülenler için ders olmasını diliyorum!

…yiyin birbirinizi ete para vermeyin!

Ara 6, 2014 - gündem, yorum    Yorum Yok

Şşştt, sana diyorum, evet, evet sana!

imageHani Atatürk’ün, “Türk Milleti, zekidir, Türk Milleti çalışkandır” diye başlayan ve Türk milletinin karakterinin ve asaletinin son derece yüksek olduğunu vurgulayan meşhur bir söylemi vardır ya hatırlar mısın? Üzgünüm ama dostum, işte o sözler varya o sözler hiç sana, bana, bize benzemiyor! (İnan bana, az biraz yanlış ama en azından bir kısmı doğru diyebilmeyi çok isterdim, gerçekten!) Her ne kadar Atatürk, zamanının çok ilerisini görebilen bir vizyona, deha olarak nitelendirilebilecek müthiş parlak zekaya ve afedersiniz ancak 6 okka billur ile ifade edilebilecek kadar cesarete sahip olsa da, aşikardır ki bizden ve 21.yüzyıl gerçeklerinden nesil olarak farklı ve son 50 yılını savaşlar içerisinde geçirmiş, sınırların hiç olmadığı derecede hızlı değiştiği, nasyonalizmin zirve yapmakta olduğu bir dünyanın vatandaşıydı! Açıktır ki, algısı, bilgisi, görgüsü dolayısıyla söylemleri ancak ve ancak dönemini, hadi bilemedin bir adım ötesini yansıtabilir!…O yüzden sana ve günümüz Türkiyesi’ne dair son derece hatalı tespitlerine pek de kızma e’mi!

Ne yani şimdi biz zeki değil miyiz?

Ne zeki ne de bilgili değiliz arkadaşım neden mi? Bunu ben söylemiyorum, bilimsel araştırmalar, istatistikler söylüyor.

Mesela;

  • Günde nerdeyse ortalama 5 saat televizyon seyreden Türk Halkı, kitap okumaya Yılda ortalama 6 saat ayırabiliyor(muş)!
  • İngiltere’nin sıradan gazetelerinden olan The Sun, Türkiye’deki gazetelerin toplamında daha fazla satıyor(muş)
  • Japonya’da toplumun yüzde 14′ü, Amerika’da yüzde 12′si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21′i düzenli kitap okurken, Türkiye’de ise bu oran on binde 1(miş)! 

Bu konudaki istatistiği sayfalarca uzatabilirim (harika bir kaynak buldum zira!) da içim ezildi be birader! (zaten, uzun olunca okumuyorsun!)

Acıdır ki, adeta esiri olduğun o aptal kutusu günün belki de en kıymetli 5 saatinde hepimizi subliminal mesaj bombardımanına tutuyor ve o zavallı beyinlerimiz, “bir nevii koşullu şartlanarak”, dilimize, bize ait bile olmayan sözleri komut olarak iletip, sana ait olmayan tavırları, mimikleri, bakışları tetikliyor! Yani dostum o afili sözlerin, çapkınca olduğunu düşündüğün süzük bakışların, estetik zevkin, sevgilerin, öfkelerin ve fikrim geldi diye kustuğun o özgünlükten uzak düşünce kırıntıların ne yazık ki sende refleks haline getirilmiş safsatalar bütünü Sana ait bile değiller!

Sormayan, sorgulamayan, içerisindekinden ziyade ambalajın önemli olduğuna inanan, sığ(ır) bir nesilin bireyi olarak “etliye-sütlüye karışmadan” yaşayıp gidiyorsun!

Aferin!!!

Çalışkan mıyız bari?

Saçmalama! Donuna kadar yabancı markalar üzerindeyken, buğdayını bile yurtdışından ithal eden, tarımın, sanayiinin yerlerde süründüğü, sırtını dış kaynaklı sıcak paraya ve inşaat sektörüne dayamış bir ülkenin <bütün bunlara ses çıkarmaktan aciz, ezik bir ferdi> olarak; gerçekten çalışkan, verimli, üreten bir birey olduğunu iddia edebilir misin! Eldekinin, avuçtakinin satıldığı, her metrekareden rant elde etmek için kontrolsüz imara açıldığı, sezonluk işlerle gizli işsizliğin örtüldüğü, kontrollü gerginlik saçmalığı ile piyasaların mütemadiyen manipüle edildiği <her daim ekonomik oyunlarla, gizli vergilendirmenin yapıldığı> işçisinin de işverenin de kötü niyetli olduğu bu güzel ülkede yaşayan arkadaşım; Bak, artık deniz kurudu ve enerji sıkıntısı baş göstermek üzere, çok zeki devlet büyüklerin de çareyi Nükleer santral gibi, kolay ama tüm insanlığın geleceği için tehdit oluşturabilecek bir yöntemle çözmeye çalışıyor. Bu konudaki duruşun nedir, herhangi bir fikrin var mı?

 

Peki ya Yüksek Karakterli ve Asil de mi değiliz?

Üzgünüm, kuzum! Sen, o masumiyetten ve cesaretten kaynaklanan asaletini her daim güçlünün yanında olarak, komşularının topraklarına göz dikerek, sana benzemeyene yaşam imkanı sağlamayarak, zalimi severek, fırsatını bulduğunda mazlumu ezerek, sinsi, çıkarcı davranarak çoktan kaybettin!

Asaletini ve onurunu, mezarının yerini bile bilmediğin dedelerinin ideallerini hiçe sayarak, sana verilmiş kendini temsil edebilme hakkından feragat edip, kaderini tayin edebilme kudretinden, bağımsızlığından ve Cumhuriyet’inden vazgeçerek üç paralık ettin! Anlayacağın, ne asaleti ne yüksek karakteri arkadaş!, zannımca adamlığın ve insanlığın bile tartışılmalı!
Hava gibi karamsar bir yazı oldu değil mi? Ama, dost acı söyler!

Sözün özü;

Bu milletin, tüm istatistikleri kendi lehine çevirebilecek kadar büyük bir kısmı, ahmaktır, tembeldir ve kaypaktır!

Neysee takma be olm,  boş veeerr!

Kedidir, kedi…zamanla geçer!

Sayfalar:«1...18192021222324...70»