Cafegrafin: Duvarımdaki bir fincan kahve…
Mecidiyeköy Down Cafe’de yediğimiz bir yemek sonrasında, cafeye sanatçılar tarafından destek amaçlı bağışlanmış eserleri incelemeye başladık. Birbirinden güzel eserler arasında daha önce pek de rastlamadığımız tarzda bir tablo oldukça dikkatimi çekti. İlk bakışta sıradan bir suluboya çalışması gibi duran resim, yakından incelendiğinde açıklananmaz şekilde diğerlerinden farklı duruyordu. Eserle ilgilendiğimi gören bir cafe çalışanı “resmin Cafegrafin diye özel bir teknik kullanılarak yapıldığını” belirtip detayları aktarmaya başladı ve son olarak eğer resim karşılığı bağış yapmayı düşünürsem severek yardımcı olabileceğini bildirdi. Hoş bir tesadüf, tam o dönemde özel bir hediye arayışı içerisinde olduğum için, pek de tereddüt etmeden resmi satın aldım.Bir kaç saat sonra ofise döndüğümde hala aklım resimde ve yapımında kullanılan “o özel” teknikteydi…ilk müsait zamanımda resim üzerindeki imzadan ve cafede hayatımda ilk kez duyduğum “Cafegrafin” kelimesinden yola çıkarak internette küçük bir araştırma yaptım…sonuçlar keyifli ve şaşırtıcıydı;
Cafegrafin adı verilen bu teknik, 2001 yılında bizzat resmi yapan sanatcı Ebru Yolver tarafından geliştirilmiş ve tablolardaki kahverengi ve tonlarındaki desenlerde boya yerine hazır kahvenin kullanılması esasına dayanan özel bir suluboya tekniğiymiş. Ebru Hanım yıllardır bu teknikte pek çok resim yapmış ve tekniğini gün geçtikte değiştirmiş, geliştirmiş.
Sanatçı, bir röportajında Cafegrafin’den;
“Sanat kokan tasarımlar yapıyorum. 2001’den beri geliştirdiğim ‘cafegrafin’ tekniği ile resimlerim de kahve kokuyor. Bu alanda tekim, hazır kahveyi boya olarak kullanıyorum”
Şeklinde bahsetmiş.
Bu sevgi, emek ve nefis kahve kokan keyifli tekniğin yaratıcısı Ebru Yolver, 1995 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü mezunu olup 2002 yılında aynı fakültenin yüksek lisans programında bir yıl hazırlık eğitimi almış… Kişisel sayfasından edindiğimiz bilgilere gore, sanatçı bir çok büyük firmaya giysi, ev tekstili ,mücevher ve altın, bronz, gümüş takı tasarımları hazırlamakta ve yurtiçinde ve yurtdışında zaman zaman çeşitli kolleksiyonlarını sergilemekteymiş … Cad-Cam operatörlüğü, Tasarım Bölümü Direktörlüğü, Moda Editörlüğü ve Art Direktörlük konularında bir çok başarıya imza atmış olan sanatçı 2006 yılında “V. International Festival of Fantasy Image, The Crystal Angel” Kiev-festivalinde koreografisi ve kostümleri tamamen kendisine ait olan Mozart’ın 100. doğum yıldönümü anısına “Mozart ile müzik doğdu” adlı bir show da sahneye koymuş olup halen çalışmalarına İstanbul’da devam etmekteymiş.
Satın aldığım tabloya dair hikayenin devamına gelince. İşin aslı üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen henüz “gerçek sahibine” teslim edemedim, zira tablonun ön tarafı çok içime sinse de, duvara bakacak tarafı “bence” henüz tam olarak hazır değil…zira o taraf sadece bir kez görülecek!
Sağlıcakla kalın…