eglence için Arşiv"
Nis 21, 2019 - eglence, etkinlik, kişisel, tavsiye    Yorum Yok

Halkalı-Sofya Ekspresi

Ekrem Başkan hepimize Mart’ın sonu bahar sözü verse de güneşli günler hala uzak ve her haftasonu yağmura uyanıyoruz. Biz de bu durumdan çok sıkıldık ve ufak bir kaçamak için haftasonu rotamızı Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya çevirdik. Ulaşım şekli olarak bu sefer motosiklet yerine uzun süredir deneyimlemeyi planladığımız Halkalı-Sofya trenini tercih ettik.

Hiç bir araştırma ve özel planlama yapmadan çıktığımız bu yolculuk bize neler getirecek inanın bilemiyorum(zira hala yollardayız), ama bu sefer bir tatil güncesi yazmak yerine her nedense cevaplarına internet üzerinden ulaşmakta biraz zorlandığım ve ancak tecrübe ettikçe netleşen bazı sorulara dilim döndüğünce cevap vermeye çalışayım, malum bilgi paylaştıkça çoğalır;

Bilet nasıl alınır, ne kadardır?

Garip bir şekilde online bilet satışı yok, gidiş-dönüş bileti almanın en kolay yolu Sirkeci Tren garından almak. Biz 2 kişi için 2.mevkii, 2 kişilik yataklı vagon Gidiş-dönüş biletini 888TL’ye aldık (euro kuru 6.53TL ~135euro). TL ve Euro ile alım yapabilmek mümkün – kredi kartı ile ödeme seçeneği yok.

Bilet almak için pasaportun yanınızda olması gerekir mi?

Hayır gerekmez, bilet üzerinde ad/soyad dahil hiç bir detay yok. Yani yanınızda pasaport olmadan, kendinize ve arkadaşlarınıza bilet alabilirsiniz

Bileti aldık ya sonrası..!

Tren Türkiye saati ile 22:45’te Halkalı’dan kalkıyor. Kalkış istasyonu Marmaray ile aynı yer olduğu içintrene ulaşmak için şiddetle Yenikapı-Halkalı Marmaray hattını kullanmanızı tavsiye ederim. Bu hatta 15dk da bir sefer var ve 13 istasyon (~40dk) sonra Yenikapı’dan Halkalı’ya  ulaşmak mümkün (kişi başı yaklaşık 3.5TL maliyetle!). Ayrıca 21:30’da Sirkeci’den kalkan bir servis imkanı da mevcut.

Yolculuk kaç saat sürüyor?

Bu kısım tam bir muamma, normalde sabah 8:45’te Sofya’da olması gereken tren, bazen gümrük işlemlerinin uzaması, sinyalizasyon arızaları, rotarlar vb. geçikmelerle birlikte oldukça geç bir saatte seferini tamamlayabiliyor. (Mesela ben bu kelimeleri yazarken, saat 13:15 ve hala 30dk civarı yolumuz var!)

Yataklar rahat mı, temiz mi?

Kabinler oldukça eski ama size sağlanan yastık kılıfları/nevresimler oldukça temiz.

Yolculuk sırasında yiyecek/içecek durumu.?

Mutlaka yanınıza yiyecek bir şeyler alın, zira ikram olarak buzdolabına bırakılmış olan 1 adet Çizi, 1 adet meyva suyu ve 0.5 litrelik suyla bu yolculuk bitmez. Trende ve durakladığı yerlerde alışveriş imkanı yok.

Trende Alkol/sigara serbest mi?

Hayır.

Tuvaletler

Uçaktakilere benzeyen, kompakt yapıda ve ortak kullanım için tasarlanmış <alaturka> tuvaletler var. İhtiyacınızı yolculuk başında hatta evde gidermenizi tavsiye ederim.

Vize ve gümrük işlemleri nasıl oluyor, yurtdışı çıkış harcı gerekir mi?

Yurtdışı çıkış harcınızı mutlaka önceden banka şubelerinden ödemenizi tavsiye ederim, millet pul kuyruğundayken siz işlemleriniz çoktan bitirip, trende istirahat edebilirsiniz. Türkiye çıkışında geçerli bir pasaport/şengen vizesi/harç pulu yeterli, trenden iniyorsunuz ve sıraya girip işlemlerinizi hallediyorsunuz. Daha sonra siz trendeyken ikinci bir pasaport kontrolu yapılıyor buradaki işleminiz yaklaşık 1 saat sürüyor. 

Bulgaristan tarafında bir daha trenden inmiyorsunuz. Detaylandırmak gerekirse, önce bir polis kabine gelip gümrük kontrolü yapıyor. Muhtemelen bizim bagajlar küçük olduğundan sigara, alkol, parfum var mı diye formaliteden sordu ve 30sn de kontrolü bitirdi. Daha sonra başka bir görevli gelip, pasaportları topladı ve yaklaşık 1 saat sonra da pasaportlarımız işlenmiş olarak geri iade edildi.

Duty Free

yok…görmedim, işitmedim,bilmiyorum! (En azından gidiş yolculuğu sırasında)

Sonraki yoluculuklarda görüşmek üzere…Çufff, çuuffff!

Ağu 16, 2015 - anı, eglence, etkinlik, kişisel, tavsiye    Yorum Yok

Irontrail D21 Macerası (23.7km)

9836A971-A6FF-48A1-8A63-C89771E5DAD6Her şey yaklaşık 1 yıl önce başladı. Üstadımız, Abimiz – Emin Hocamız 3-5 günlüğüne ortadan kaybolmuştu. Biz durumu sıradan bir yıllık izin diye düşünürken, konu sonradan netleşti, Facebook’a düşen fotograflar ve yorumlar aklımızı başımızdan alıvermişti. Emin Hoca üşenmemiş, kalkıp taa İsviçrelere gitmiş ve 2500+ rakımda, tırmanmalı, koşmalı 20 küsür kilometrelik bir trail yapmıştı – IRONTRAIL. İtiraf ediyorum, duyan hemen herkes gibi hem çok imrenmiş hem de sanırım biraz kıskanmıştım bu keyifli macerayı. Gel zaman git zaman bu Irontrail konusunu pek çok kez konuştuk kendisiyle, bilmiyorum nasıl gaza geldik, ama , 2015 Irontrail‘e beraber katılmaya ve bir öncekinden daha da zorlu bir parkur olan D21‘i denemeye karar verdik. (Parkur; Davos – Schatzalp – Stafelalp – Chörbsch Horn – Latschüelfurgga – Strelapass – Davos şeklinde, 23.7km uzunluğunda ve bol miktarda tırmanma içeriyor)

Plan, zaman içerisinde kendiliğinden oluşuverdi. Dürüst olayım, pek çok kere ben ve bir miktar fazlalığım (kendisini yakınen tanımayanlar göbek diyorlar, ama ben, derinlerde bir yerde baklava dilimleri olduğunu iddia ediyorum!) bu 23.7km lik zor trail konusunda biraz hadsiz bir karar aldık galiba diye düşünmedik değil. Ama artık ok yaydan çıkmıştı!

Koşu yaklaştıkça planlamayı ve nasıl hazırlanılması gerektiğini detaylandırırken, İsviçre Alplerini pek merak eden ve hayattaki hemen her tür birayı deneme konusunda sınırsız bir azme sahip olan sevgili gurmemiz Mösyö de (Cenk) bu gezide bize eşlik etmeye karar verdi. Oteller ayarlandı, maximiles puanları ile beleş uçak biletleri alındı ve belki de dünyanın en garip trail ekibi spontan bir şekilde oluşuverdi

İtiraf etmek gerekirse bu parkuru koşup koşamayacağıma dair son ana kadar hiç bir fikrim yoktu, en kötü ihtimalle ancak filmlerde gördüğümüz o bol virajlı ve Hobbit diyari misali dağ köylerinde bisiklete binerim planları yapıyordum… Yaşananlar, tam olarak öyle olmadı!

İsviçre’ye geldikten sonra ekibin istisnasız her üyesi, yarışa katılma ve elimizden gelenin en iyisini yapma konusunda hemfikir ve olduça motiveydi. Tam benim bisiklet planı suya düşecek diye içimden hayıflanırken Emin Hoca her daim olduğu gibi imdada yetişti ve günübirlik bisiklet kiralamayı önerdi. Koşudan bir gün önce 40+ km bisiklet kullanarak muhteşem manzaralı dağ köylerini ve Alpler’in virajlı yollarını test etme fırsatı bulduk. Ben, çoktan mest olmuştum, o virajlı yolları tırmanmak süper keyifli, 60km’yi aşan hızlarla yaptığımız inişler ise tek kelimeyle muhteşemdi. Bisiklet turunu çok sevmiş olsak da bu küçük kaçamağın, bir sonraki güne etkisini merak etmiyor da değildik. (Doğal olarak, az da olsa etkiledi!)

Yarış günü geldi çattı. Havanın çok kötü olması ve tatilin sona A9FF58EA-F617-40E7-999D-068F8B4AABBCyaklaşıyor olması biraz moralleri etkilese de planlanan saatte hepimiz Start çizgisindeydik. Buraya kadar her şey çok keyifliydi, ama özellikle yarışın 11. – 14. kilometreleri arasındaki kesintisiz ve kimi zaman 45 dereceyi aşan devasa tırmanış hepimizin kabusuydu. (…ki tüm korkularımız bir bir gerçek oldu). Derken bu kaygılar içerisinde yarış başladı!…

Ben ve göbeğim sabah 10:00’da başladığımız yarışı, yoğun yağış ve paramparça olmuş bir çift koşu ayakkabısı ile (Adidas’a saygılarımı sunuyorum!) akşam 16:08’de bitirdik. Çok zorlu ama inanılmaz keyifli bir aktiviteydi. Elimde batonlarla, dağlarda tepelerde 24km koşabileceğimi hiç sanmazdım, yanılmışım. Tahminimden daha kolaymış!

Irontrail’den geriye suratımızda kocaman gülümsemeler, bol yorgunluk ve önümüzdeki yıllarda pek çok kez tekrarlamayı hayal ettiğimiz süper bir maceranın anıları kaldı. Şimdi seneye T41 koşmanın planını yapıyoruz. (yav, he he!)

Bu arada, yarışa hazırlık süreci boyuna beni asla yanlız bırakmayan fahri sponsorlarım Tuborg ve Efes firmalarına teşekkürlerimi iletiyor. İstanbul’un güzide kebapcılarına da saygılarımı sunuyorum.

İyi ki varsınız!

Dipnot:

Irontrail D21, Davos’ta başayıp (1558 metre) sırasıyla Schatzalp – Stafelalp – Chörbsch Horn – Latschüelfurgga – Strelapass noktaları geçilerek, tekrar Davos’ta sona eren dünyaca ünlü bir trail parkuru. Bu yarış sırasında, yarışmacılar 23.7km koşmakta, 2650 metrelere çıkmakta ve toplamda 1270metre yükselecekleri zorlu tırmanışlar gerçekleştirmekte…

Sayfalar:1234567»