eglence için Arşiv"
Kas 16, 2014 - eglence, gündem, yorum    Yorum Yok

La havle ve la isla bonita!

imageLatin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi kapanış toplantısında konuşan Haşmetmeab, Amerika kıtasının keşfi ve Küba’ya camii yapılması konusundaki “desteksiz” sözleri ile gene manşetlere oturdu ve alışılageldiği şekilde “USTACA” bir manevra ile gündemi değiştirdi!

Son 2 gündür vatandaş, artık ne bin odalı AK-SARAY‘ı ne Kobani‘deki güncel durumu ne de Kuzey Suriye‘de artık kaçınılmaz hale getirilen kara harekatında Türkiye’nin üstlenmesi beklenen rolü tartışır oldu. Tebrikler, Büyük Usta!

Ben de modaya uyayım dedim ve bu çakma gündeme ilişkin derlediklerimi ve yorumlarımı sizlerle paylaşayım istedim.

AMERİKA KITASINI MÜSLÜMANLAR MI KEŞFETTİ SORUNSALI!

Öncelikle 1492’de batı dünyası istila etmeden önce de Amerika kıtasında insanlar yaşıyor ve hatta binler yıllık uygarlıklar mevcuttu. (MÖ. 600lerde kurulmuş olan Maya Uygarlığı, MS. 1000’lerde İnka’lar vs..) Kıta avrupasının sömürmek için istila ettiği kıtaya bir de biz keşfettik yaftasını vurması aroganlığı zaten çok itici ve yanlış olsa da bu mevzu ve sömürgecilik adına yapılan katliamlar başlı başına bir yazı konusu olacak derinlikte, kısa kesiyorum.

Amerika’ya Kolomb öncesi pek çok gezginin gittiğine dair kanıtlar ve oldukça güçlü söylemler mevcuttur. Ama “Amerika’yı müslüman denizciler keşfetmiştir!” demek hem tarihi hiçe saymak, hem aymazlık hem de kahve sohbetlerindeki avcı muhabbetlerinden hallice bir cehalettir. Akıl hocası Mısırlıoğlu olandan da fazlası beklenemez gerçi

KOLOMB KÜBA’DA CAMİİ GÖRDÜ MÜ SORUNSALI

Bartolome de las Casas, Kolomb’un seyir defterinden aktarıyor:

“San Salvador adını verdiği nehirin ve limanın konumu hakkında yorum yaparken, oradaki dağları Pena de las Enamoradas gibi yüce ve güzel olarak betimler. Ve içlerinden bir tanesinin zirvesinde, zarif bir camiye benzeyen küçük bir tepe daha vardır.”

İki ihtimal var;

Ya okunanlar yanlış yorumlanmış, ya da manüpüle edilmekte! (haşaa, yalancı demiyorum sn. Savcım!) Her iki durumda da yapılan açıklamanın onlarca danışmanı olan, dünya devleti bir ülkenin cumhurbaşkanına yakışmayacak ciddiyetsizlikte olduğunu düşünüyorum!

SON SÖZ,

Bildiğiniz üzere, Fatih Sultan Mehmet de İstanbul’a ilk girdiğinde muhteşem heybeti ile 1000 yıllık bir şaheser olan Hagia Sophia’yı (…bildiğiniz Aya Sofya işte) görmüş ve hatta ziyaret etmiştir!
Sormazlar mı adama ey Haşmetmeab, madem ki hassassınız inanç özgürlükleri konusunda, madem ki samimisiniz, “Aya Sofya’yı tekrar ibadete açmayı düşünür müsünüz?”

Cem Evleri konusuna ise hiç girmiyorum bile bak!

İyi pazarlar ve iyi uykular canım ülkem!

Not: Yazımın başlığını da oluşturan haber görselini, sosyal paylaşım sitelerinde gördüm, espri ve görsel bana ait değildir! (ne yazık ki…)

Mar 23, 2014 - eglence, gündem, yorum    Yorum Yok

Sosyal Medyayı nasıl sustururdum?

korolasiBiraz önce öylesine aklıma geliverdi, eğer etkim ve mutlak yetkim olsa ve insanlardan saklamam gereken kötü şeyler yapmış olsam acaba sosyal medyayı nasıl sustururdum?

Hadi bu konuda biraz zihin egzersizi yapalım;

Mesela susturmak istediğim site çok fazla takipçisi olan mikro-blog sitesi olsaydı,

Önce sahte bir hesap açtırırdım, sonra müstehcen resimler veya kanunlarıma göre sakıncalı içerikler yüklettirirdim…sonra bu hesap hakkında mahkeme kararı çıkarttırırdım. Kararı mütakiben, sosyal medya servis sağlayıcıya “yerel mahkeme kararlarını tanıması konusunda baskı yapardım”, Olur da kurum ayak diretirse, onu tamamen yasaklama ile tehdit eder hatta bir süre yasaklardım ki reklam geliri kaybından biraz burnu sürtülsün…olur da kurum bu kararı bir şekilde tanırsa “bundan sonraki mahkeme kararlarına emsal teşkil edecek bir durum oluşturmuş olurdum” …ve bu durumu suistimal edebildiğim kadar çok suistimal ederdim.

Basit ama etkili bir yöntem değil mi?

Mesela susturmak istediğim ortam bir video paylaşım sitesi olsaydı ne yapardım,

Toplumun kırmızı çizgilerinden biri hakkında, “yerel kanunlarıma göre” – “biraz zorlama dahi olsa” – suç teşkil edecek bir içerik yayınlatırdım. İçerik konusunu seçerken özellikle beni desteklemeyen kesimin hassasiyetlerinden bir şey seçerdim ki hem inandırıcı olabileyim ve hem de toplumun mahalif kısmının “kısmi de olsa” desteğini alabileyim..Bu içerik hakkında “en kısa sürede” mahkeme kararı çıkarttırır ve siteye erişimi yasaklatırdım. Uzun süre ilgili site ile anlaşmamak için ayak diretirdim (yayınladığı içeriklerden kazandığı reklam gelirlerinden vergi istemek…vb taktiklerle). Bu siteye uyguladığım kısıtlamanın teknik olarak aşılabilecek şekilde olmasına “özellikle” dikkat ederdim (mesela IP bazlı bir kısıtlama yapmam ki sisteye DNS değiştirmekte falan girilebilsin ). Bu sürecin sürebildiği kadar uzun sürmesine özen gösteririm (2 yıl falan mesela). Bu süre sonunda halkta oluşmasını istediğim algı değişikliği büyük oranda gerçekleşmiş olacaktır. Öyle ki vatandaşım için o siteye erişememek artık normal bir durum, erişebiliyor olmak ise bir ayrıcalık ya da normal dışı bir durum gibi haline dönüşecektir. Bu mental dönüşüm tamamlandıktan sonra öldürücü darbeyi vururdum ve paylaşım sitesini “çoğu insanın hiç bir şekilde erişemeyeceği şekilde” ya da “çok kısıtlı bir kesimin, büyük uğraşlar veya zorlu teknik prosedürler sonucu erişebileceği şekilde kısıtlardım”

…nasıl, ülke yönetme konusunda amatör biri için hiç de fena değil di mi?

Ben var ya ben, yetki ve etki sahibi olan biri olsam…kesinlikle vicdansız, despot, kumpasçı, iğrenç ve acımasız biri olurdum! 

Çok şanslısınız valla! Allah kime yetki ve mevki vermeyeceğini iyi biliyor!
 

Yani sanırım…!?
Sayfalar:«123456»