yorum için Arşiv"
May 21, 2014 - teknoloji, yorum    1 Yorum

Türkiye’de korsan içerik tüketimi neden yaygın?

imageİçtiği sigaraya gözünü bile kırpmadan günde 10 lira verebilen, bayiiden aldığı gazete ve dergiye para verirken eli titremeyen, tuttuğu takımın maçlarını izleyebilmek için yayıncı kuruluşa senede 500 küsür lira ödeyebilen yurdum insanın neden konu dijital içerik (kitap, film, müzik, spor..vb) olduğu zaman azılı birer korsana dönüştüğü tezlere konu olabilecek kadar garip bir davranış şekli olarak yorumlansa da aslında bu durum oldukça basit ve açıklanabilir bir nedene dayanmakta. İnsanımız kandırılmaktan ve aptal yerine konulmaktan hiç ama hiç hazzetmiyor NOKTA!

Fiziksel kopyası 15tl olan bir kitabı siz dijital ortamda 20 tl ye satmaya kalkarsanız, dijital gazete ve dergi üyeliklerini “neredeyse” fiziksel kopyaları ile benzer fiyat seviyelerine çekerseniz ya da online izleteceğiniz (daha kötü kalitede) bir filmi DVD’ye basılı fiziksel kopyası ile aynı şekilde fiyatlarsanız, insanlar “doğal olarak” kandırıldıklarını düşünür ve aptal yerine konulduğuna inanan insan da kendini daha iyi hissedebilmek ve sizden daha zeki olduğunu ispatlayabilmek adına elinden geleni ardına koymaz! Ülkemizde bu tarz dijital içeriklerin fiyatlamasını yapan merciilerin atladıklarına inandığım basit ama önemli bir hususu da belirtmeden geçemeyeceğim; Dijital içeriğin tüketilmesi için kullanılan mecranın ve kullanılan altyapı bedelinin (tablet,telefon, akıllı tv, bilgisayar, internet bağlantı fiyatı…vb.) tüketici tarafından peşinen ödendiği gerçeği ısrarla gözardı edilmekte ve tüketicinin bu ödemiş olduğu rakamın tüketeceği içeriğin fiyatına olumlu anlamda etki etmesi beklentisi yok sayılmakta!. Yazının başında verdiğimiz örneğe dönecek olursak, fiziksel kopyası 15tl olan kitabi, 1000 küsür lira verdiğim tabletimde, aylık 50 küsür tl verdiğim internet bağlantım üzerinden okumam için gerçekten mantıklı sebeplerim olmalı. Dijital kopyada lojistik ve baskı maliyetleri olmadığı için kullanıcı olarak bu kitabı çok daha ucuza temin edebiliyor olmak beklentisi her nekadar tercihimi etkileyecek ana unsur olsa da, okuyucu olarak fiziksel kitaba göre sağlayabileceğim farklı faydalar (içerikte arama yapabilme, not alabilme, online sözlük, içerik seslendirmesi…vb) elle tutulmayan, kütüphanemin rafına dizemeyeceğim, arkadaşıma ödünç veremeyeceğim bu “gerçek kitap olmayan kitaba” gönül rahatlığı ile ödeme yapabilmemi oldukça kolaylaştıracaktır.

El oğlu bu konularda belli ki kafa patlatmış ve ülkemizde büyük sorun olarak görünen korsan tüketimi, müşterisine zengin içerik, makul fiyat ve yüksek hizmet kalitesi sunarak büyük ölçüde halletmiş. Örnek vermek gerekirse, günümüzde sıradan bir Amerikan vatandaşı, yıllık 99 USD abonelik bedeli ödeyerek Amazon Prime üyeliği alabilmekte ve karşılığında 140.000+ filme ve bir o kadar dizi ve e-kitaba tamamen ücretsiz ya da çok cüzi fiyatlarla ulaşabilmekte. Hele ki bu vatandaş öğrenci ise, bu servisten 1 yıl ücretsiz olarak faydalanabilmekte (nasıl olsa eninde sonunda mezun olacak!)… Aynı vatandaş, Pandora, lastFM, Spotify gibi çevrimiçi müzik servisleri sayesinde istediği şarkıya, istediği anda ulaşabilmekte, HBOgo üyeliği ile sevdiği dizileri “reklamsız” ve “yüksek kalitede” izleyebilmekte. Tüm bu imkanlara maddi gelirine oranlandığında cüzi rakamlar ödeyerek ulaşabilen tüketici de doğal olarak korsan tüketime yönelmemekte ve sizin sadık birer müşteriniz olmakta… Oldukça basit, anlaşılabilir ve tekrarlanabilir bir çözüm, değil mi? Hepimizin bildiği üzere ülkemizde ise bu iş modelleri bir kaç başarısız denemeyi saymazsak neredeyse hemen hemen hiç yok…Mevcutlar ise ne yazık ki kısıtlı içerik, saçma fiyat politikaları ve yaşattıkları kötü müşteri deneyimleri nedeniyle bu konularda dünyadan fersah fersah geride. bütün bunların doğal bir sonucu olarak ülkemiz korsan içerik tüketiminde de dünya lideri!

Kuşkusuz ki içerik sağlayıcıların karlı, sürdürülebilir bir iş modeli oluşturabilmeleri en temel hedef. Fakat son 15 yıldır hayatımızda etkin olarak yer alan internet ve internet üzerinden yapılan ticaretin kuralları aslında oldukça basit ve binlerce yıllık ticaret tarihindeki mevcut tüm doğrularla birebir örtüşmekte. Satıcınım, tercih sebebi olabilmesi için her şeyden önce tüketicinin güven, saygı ve sevgisini kazanması şart! Müşterisini kandırmayan, kaliteli ve geniş içerik sunan, faydaya uygun fiyatlama yapan bir firmanın başarısız olması ise büyük talihsizlikler olmazsa imkansıza yakın derecede düşük ihtimal. Bu durumu rakamlarla destekleyecek olursak;

Sadece Amerika’da toplam 20 milyon civarı Amazon Prime üyesi olduğu tahmin ediliyor. (Amazon bu konuda resmi açıklama yapmamayı tercih etmemekte) Size her yıl 99 usd ödemekten memnun olan 20 milyon kullanıcı!

175 milyonu aşkın kişi sevdiği şarkıları dinlemek için platform olarakq Pandora’yı tercih ediyor!

2013 şubat verilerine göre Itunes üzerinden toplam 30 milyar şarkı indirilmiş (her şarkı ~0.99 usd)

WhatsApp, imessage gibi mesajlaşma programlarının GSM operatörlerinin SMS gelirlerine negatif etkisi analistler tarafından hesaplanamıyor!

Sadece bu yazının yazılma süresinde, Facebook üzerinden ~150.000.000 paylaşım yapıldı,Youtube üzerine 4200 saatlik video yüklendi, ~140.000.000 Twit atıldı ve Amazon 4.850.000 usd tutarında online satış yaptı!

Mesaj biraz insan psikolojisi ve ilkokul seviyesinde dört işlem bilgisiyle çözülebilecek kadar basit aslında;

Müşterinizin sizden tek beklentisi iyi hizmeti, geniş ve “kısıtlamasız içerikle”, faydaya uygun fiyatlama ile sunmanız ve kimin neyi tüketeceğine insanlar adına karar vermemeniz!

Nis 23, 2014 - yorum    Yorum Yok

23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve….!

aglayanpalyaco

Sevgili Atatürk,

…biz bu Cumhuriyet, tam bağımsızlık, kadın-erkek eşitliği, demokrasi, laiklik işlerini falan pek beceremedik. Ülkece, önce ilkelerinden vazgeçtik (malum okumayı sevmiyoruz, okuduğumuzu da pek anlamıyoruz zaten…en kolayı bu oldu), Sonra, sana diktatör diyerek başımıza geçen padişah-özentilerine ses etmedik (inanmazsın, en aydınımız bile sus-pus oldu)…Okullarımızdan sana ve kurduğun düzene ait şeylerin bir gecede kaldırılmasına, kurduğun meclisin vekillerinin affedersin 10-15 duraklı siktiriboktan metroları, trenden devşirme hızlı trenleri örnek göstererek “demir ağları biz ördük biz!” şeklinde hönkürmelerine ve “10.yıl marşı ile alenen dalga geçmelerine de pek ses etmedik… O çok güvendiğin halkın, kamu kurumlarının adlarından T.C.ibaresinin kaldırılması gibi oldukça cüretkar hareketlerin farkına bile varmadı…(TV’de ya maç vardı, ya dizi..!)

…sonuç mu?

Acıdır ki, 23 nisanı hediye ettiğin ve her şeyin üzerinde tuttuğun çocukların, muhtemelen bir kaç nesil sonra ne adını hatırlayacak ne de yaptıklarını…Bütün bunların müsebbibi olan bu neslin mevcut ana-babaları ise çocuklarına, yobazlık, gericilik, bencillik ile dolu bir yaşam ve her metrekaresi rant uğruna satılmış “vatan olma vasfını hızla yitiren” bir toprak parçası bırakarak, ızdırap içinde göçecekler bu dünyadan.

…beceremedik be Atam biz bu bağımsızlık, demokrasi işini. Sızlattık kemiklerini, helal et hakkını!

Bugün 23 Nisan 2014, Ulusal Egemenlik ve Çocukların tehdit altında Türkiye…

Sayfalar:«1...15161718192021...28»