Masallar…masallar!
Bir varmış, bir yokmuş, Çok ama çok uzaklarda, güzel bir orman ve hemen yanıbaşında da 1000 odalı kocaman bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte, ailesi ile birlikte kötü bir adam ve yüzlerce marabası beraber yaşarmış!
Bir varmış, bir yokmuş, Çok ama çok uzaklarda, güzel bir orman ve hemen yanıbaşında da 1000 odalı kocaman bir çiftlik varmış. Bu çiftlikte, ailesi ile birlikte kötü bir adam ve yüzlerce marabası beraber yaşarmış!
Dün, tirajı komik…öhhm..pardon tirajı yüksek bir gazetemizde son günlerin en popüler konusu ile ilgili ufkumuzu genişleten ibretlik bir haber yayınlandı;
Haber, Amerika Kıtası’nın Columbus tarafından fethinden önce Berberi kabileleri tarafından keşfedildiği ve hatta 3000 kayıklık! donanma ile bir Berberi Sultan‘ın okyanusu geçmesi ile ilgili…(cool story bro!)
Öncelikle bu güzide kurumumuza yıllardır tarihçiler tarafından bilinçli olarak bizlerden saklanan gerçekleri bir bir ifşa etmelerinden dolayı ulusça müteşekkir olmamız gerek!
Konuyu oldukça merak ettim ve ben de biraz araştırdım. Şaşıracaksınız ama olay garip ama tamamen doğru. Hatta eksiği var fazlası yok efenim…Müsaadenizle eksik kısımlarını da dilim döndüğünce detaylandıralım;
Oldukça uzun süren yolculuk sonrası! Sultan’ın donanması ufukta görünmeye başladıktan sonra kıta yerlileri tarafından Sultan ve Seferileri “…gel beri gel gel beri, okyanus geçmiş Berberi!” nidaları ile karşılanmıştır.
Tüm Tebaa-ı Amerika, Sultan ve donanmasını sevgiyle kucaklamış, yanlarında getirdikleri baharatlar ve ipeklerden pek memnun kalmışlardır. Hatta dönemin hükümdarı, büyük bir otağ kurdurup, Sultan ve seferilerini yemeğe davet etmiştir. Davete icabet sünnettir diyen Sultan-ı Hümayun, mekruh olduğunu bilmesine rağmen kendisine uzatılan sarma tütünü, nezaket icabı almış (ama içmemiş) ve “thanks, bro!” demiştir. Rivayet odur ki Sultan’ın alçak gönüllülüğünden ve sıcak tavırlarından etkilenen dönem hükümdarı ( IV. Juan Alvares Dos Santos de Higuita) sarma tütüne Sultan ile kardeşliklerinin hatırına “Puro” (bro’dan geliyor!) denmesini buyurmuştur.
Sultan ve 3000 kayıklı donanması memleketlerine dönerken Amerikalılar yanlarına yolluk olarak bol kahve çekirdeği, muz ve kurutulmuş tütün vermişlerdir. O dönem donanmada genç bir Levend olan İzzed bin Mehmed bu kahve çekirdeklerinin taş ile ezilmesi ve kaynar suyla karıştırılması neticesinde kahverengi, kıvamlı ve içimi oldukça lezzetli bir mey yapılacağını keşfetmiş ve günümüzde Türk Kahvesi olarak bilinen kahve içim şeklinin de mucidi olmuştur. (kendisi Kurukahveci Mehmed Efendinin 7 kuşak öteden akrabasıdır.)
…mekruh olduğu bilinmesine rağmen, kolonya yapmak, yaralara basmak ve IV. Juan Alvares Dos Santos de Higuita‘nın gönlünü hoş tutmak amaçlı (bir daha yolumuz düşerse diye) hediye olarak alınan tonlarca tütün, geri döner dönmez imha edilmiş, fakat tütünün bir kısmı sonradan devşirilmiş bir Levend olan Marpuç-i Hüseyin Samsuni tarafından kaçırılmış ve Tophane‘de bir depoya saklanmıştır. Deyiş odur ki, Marpuç-i Hüseyin Samsuni nargilenin de mucididir. Ayrıca bazı kaynaklara göre Marpuç-i Hüseyin Samsuni Efendi, sefer dönüşü erzak çuvallarının arasına sakladığı Marijuana (Müslüman olduktan sonraki adı Meryem Hatun) adlı bir yerli kız getirmiş, kısa süre sonra da kendisini zevceliğe kabul ederek Akroinοn’a yerleşip, hayatının sonuna kadar tarımla ve yetiştirdiklerinin ticareti ile uğraşmıştır.
Marpuç-i Hüseyin Samsuni Efendi‘nin, Meryem Hatun’dan Billuri Hasan Efendi ve Afyoni Kocabaş Osman Efendi adlı iki evladı olmuştur, Marpuç-i Hüseyin Samsuni Efendi’nin çocukları babalarının yaptığı zındıklıkların hiç birini yapmamışlar, pek mazbut, naif, çelebi bir hayat yaşamışlardır…(swh)
Tey Allahım tey…ecdada bak be, ne kıssalar yaşanmış tarihte, insanın aklı-dimağı almıyor şerefsizim!