Tem 29, 2014 - mekan, tavsiye    1 Yorum

Bir Sevgi Hikayesi: Mutlu Pansiyon’dan Sanat Kamp’a…

image1980’ler Türkiye’si, yer Fethiye-Kayaköy…İnsanların temel geçim kaynağı küçükbaş hayvancılık ve tütün yetiştiriciliği… Ülkede turizm denince akla Akdeniz’deki bir kaç çirkin beton yığını otel, turist denince akla kazıklanması mübah yabancılar gelmekte…

Kayaköy Sanat Kamp’ın hikayesi (dolaylı da olsa) tam olarak o dönemlerde başlıyor…Yazacaklarım, o zamanlar yeni evli, genç bir kız olan Nurdane Abla’nın ve çevresindeki tüm güzel insanların hikayesi…

1985 yazı, Genç Nurdane ve eşi Metin abi, tüm yılın giderlerini o senenin tütün hasadının parasıyla karşılamayı planlamaktadır, fakat beklenmeyen bir borç ödemesi tüm bu planları alt üst eder. Para harcanıp gitmiştir…Genç Nurdane ve Metin için 1985 çok ama çok zor geçecektir… Annelik güdüsü ve girişimci ruhu Nurdane’yi bir çıkar yol bulmaya iter ve o zamanlar henüz kimsenin aklına gelmemiş bir şeyi denemeye karar verir…Kayaköy’de küçük de olsa bir pansiyon açacaktır. Çevresindekilere bu fikrini açtığında ne aile eşrafından ne de çevredeki insanlardan pek de kabul ve destek görmez genç kadın…Fakat Nurdane azimlidir, konuyu kayınpederine açar, uzun uğraşlar sonucu onu ikna eder ve evinin bir kaç odasını pansiyona çevirmek için bir miktar maddi yardım alır. Yeni mobilyalar, eşyalar, sıcak su için güneş panelleri, derken Mutlu pansiyon 6 yatak kapasitesiyle “nihayet” faaliyete geçer. Başlangıçta durum pek parlak değildir, bu fikre karşı çıkanlar haklı çıkmıştır, zira Mutlu Pansiyon’a ilk aylarda hiç kimse gelmemiştir…Derken bir gün yağmura yakalanmış ve duş alıp uyuma ihtiyacı olan 3 tane yabancı turistin yolu tesadüfen Kayaköy’e düşer ve bu turistler Mutlu pansiyonu ilk müşterileri olurlar… Maddiyatten önce insanların mutluluğunu önemseyen Nurdane ilk misafirlerini o kadar iyi ağırlamıştır ki, misafirler ayrılırken o dönemde yapılan tüm harcamaları çıkaracak kadar yüklü bir bahşiş bırakmışlar…ve Türkiye’de gezdikleri hemen her yerde Mutlu pansiyonu anlatır olmuşlar…o sene Mutlu pansiyona ilk müşterilerin referanslarıyla toplam 7 kişi gelmiş…Nurdane mutlu ve gururlu, çevredekiler ise bu durum karşısında şaşkındır…

image

Aradan yıllar geçer, Mutlu pansiyon, mütevazi ve samimi ortamını bozmadan misafirlerine hizmet vermeye devam ederken günün birinde o zamanlar genç bir fotoğraf sanatçısı olan Faruk Akbaş Kayaköy’de bir fotoğraf grubu kurmaya ve eğitim düzenlemeye karar verir ve konaklama konusunda da Nurdane’den destek ister…Faruk Bey ve Mutlu Pansiyon Fotoğraf eğitimi verilen ilk Sanat Kampını bir kaç dönem beraber işletirler, zamanla farklıetkinlikler ve atölyelerin de eklenmesi ile günümüzdeki Sanat Kamp kurulmuş olur….Kuşkusuz ki Mutlu Pansiyon’un Sanat Kamp’a dönüşümünde ünlü fotoğraf sanatçısı Faruk Akbaş’ın Kayaköy’de açtığı Fotoğraf kursunun katkısı çok büyüktür, ama Sanat Kampı bu kadar farklı kılan ve benzerlerinden ayıran o huzurlu ve sevgi dolu ortamının, arkasında aslında oldukça hüzünlü bir hikaye ve bu hikayenin kahramanı olan sevgili Oğuz’un anısı için tek yürek olmuş, tüm ziyaretçilerini evlerine gelmiş misafirleri ve Oğuz ve Mutlu’nun arkadaşları gibi gören, kocaman, sıcacık ve bir bir aile bulunmaktadır…Ekiz Ailesi

Mutlu ve Oğuz’un hikayesi…

AdsızSanat Kamp’ın bu günlere gelmesinde genç, zeki ve azimli iki kuzenin hikayesi çok ama çok önemli yer tutmakta…Mutlu (Nurdane ve Metin’in oğlu) ve kuzeni Oğuz…iki kuzen 2006 yılına kadar hemen her yaz kamp için amatör ruhla ve bitmek bilmez enerjileri ile bir şeyler yapmışlar…”Tatil, sanat eseri gibi olmalı, eşsiz ve özgür” felsefesini belirleyen bu iki kafadar henüz 20 li yaşlarında, adeta bir mimar gibi hala aktif olarak kullanılan konaklama odalarını, kocaman bir ahşap bar binasını, pek çok çardak ve hala mutfak olarak kullanılan binayı herhangi bir yardım almaksızın “usta işi” şekilde inşaa etmişler…Her şey mükemmel giderken 2006 yılında Oğuz’un aramızdan ayrılmasına sebep olan o talihsiz trafik kazası yaşanır. Pek çok aile için yıkım olabilecek bu trajedi, Ekiz ailesi için adeta ek bir motivasyon olur ve tüm aile Oğuz’un anısını devam ettirmek ve hayallerini yaşatmak adına kenetlenerek Sanat Kampı bugünlere getirir…buraya gelen herkes istisnasız aileden biri gibi karşılanmakta ve adeta Mutlu ve Oğuz’un arkadaşıymışçasına ağırlanmakta.

…ve Mutlu hala “sırf insanlar daha huzurlu ve keyifli bir tatil geçirsin ve Oğuz’un anısı devam etsin diye” kamp için yeni şeyler yapmakta.

Hep öğrenmek, hem dinlenmek hem de güzel insanlarla tanışmak ve huzurlu bir tatil geçirmek için mutlaka Sanat Kamp’a gelmenizi tavsiye ederim.

Unutmayın “Tatil, sanat eseri gibi olmalı, eşsiz ve özgür!”

İletişim Bilgileri:

www.sanatkampi.com

Ayşe 0530 286 7855
Mutlu 0533 763 6273

Tem 21, 2014 - anı, tavsiye    11 Yorum

Bir Yol Hikayesi: Vespa PX150 ile İstanbul-Fethiye

imageUzun süredir aklımda olan, fakat hem zaman darlığından hem de yeterince cesaret edemediğimden ertleyip durduğum Vespa PX 150 ile uzun yol tecrübesini nihayet hayata geçirdim. Bu cumartesinin (ve muhtemelen bu tatilin) benim açımdan unutulmaz olmasını sağlayacak bu mini yolculuğun detaylarını sizlerle de paylaşayım istedim. Takdir edersiniz ki PX uzun yol için tasarlanmış/optimize edilmiş bir motorsiklet değil, her ne kadar Piaggio, sağlamlığı ve güvenilirliği ile nam yapmış bir üretici olsa da bu “sıradışı rota”, planlamasından, icra edilmesine pek çok “önemsiz  gibi görünen” ama hayatınızı ve tatilinizi zehir etmeyecek detaylar ve önlemler gerektirmekte. Ben çok şanslıydım, çünkü bu konularda bana destek olan ve işimi oldukça kolaylaştıran dostlarım çevremdeydi. Bu yazıyı yazıyorum, zira Vespa ile uzun yol yapma fikri ilk aklıma düştüğünden beri karşılaştığım büyük sıkıntıların başında bu konu ile ilgili internette yeterli tecrübe paylaşımına rastlamamak geliyordu. Girizgahı kısa tutarak, bu mini maceram ile ilgili detayları sizlerle paylaşayım, umarım benzer maceralara atılmak isteyenlere biraz olsun yardımcı oşabilirim.

Macera başlıyor!

Yola çıkış, Cumartesi, 7:45 am.

Rota detayları :

  • Besiktaş
  • Eskihisar-(1 saat zorunlu yağmur molası)
  • -feribot (45dk -1 saat arası)
  • Topçular
  • Kızderbent
  • Boyalıca
  • İznik
  • Yenişehir
  • İnegöl (1 saat köfte molası)
  • Bozüyük
  • Kütahya
  • Afyon
  • Yolkonak (30 dk yemek molası: Sümela Restaurant – Kuru Fasülyesini tavsiye ederim)
  • Sandıklı
  • Keçiborlu
  • Burdur
  • Karamanlı (1 saat zorunlu yağmur molası)
  • Fethiye Yolu – Çalhan dinlenme tesisleri (15 dk sıcak çay molası)
  • Fethiye
  • Ölüdeniz

Varış, Pazar 00:30 am.

Evden çıkıp, kontak kapatana kadar dolanmalar, molalar vs. dahil yaklaşık 17 saatte toplam 830km yol yapmışım

Notlar:

Yakıt olarak PetrolOfisi kurşunsuz 95 oktan kullandım, bir kez zorunluluktan OPET tercih ettim. Psikolojik mi bilemem ama Petrol Ofisi yakıtları daha performanslı, OPET’ten aldığım yakıt da menzil olarak daha verimli gibi geldi.

Yanıma yedek buji, buji anahtarı, pense, kargaburun, yıldız/düz tornavida, yedek vites teli, yedek gaz teli, yedek 2 zamanlı yağ, iç lastik, ~5mt perlon ip aldım.

İnegöl civarında Nolan N43 kaskımın vizörü tutan vidası fırladı ve kask vizörü kullanılamaz hale geldi, hemen bir hırdavatçı bulup “koli bandı” ile vizörü yerine sabitledim. Tüm yol boyunca kask camı kapalı gelmek durumunda kaldım, sevimsiz bir durum ama önlem alınabilecek bir yöntem neredeyse yok gibi.

2 zamanlı yağ olarak Castrol Power1 2T tam sentetik yağ kullandım, ve çok memnun kaldım

Zorunlu yağmur molaları (2 adet, birer saat) ve bir uzun, bir kısa yemek molası dışında (ikisi toplam bir buçuk saat) sadece benzin alırken kısa molalar verdim (sanırım 6-7 kere, her biri maks. 15-20 dakika)

…hız olarak 80-90’ı neredeyse hiç geçmedim. Çok ender ve kısa süreli olarak 100km üstüne çıktım. (Zaten Vespa PX istesen de daha fazla yapmaz).

Yollar boştu ve tehlike arz eden bir durum yoktu, özellikle tır şöförlerinin motorculara saygısı şaşırtıcıydı,

Rotanın İnegöl- Tefenni arası gayet düzgün bir asfalt ve hemen hiç yormuyor.
Özellikle Tefenni sonrasındaki son 177km karanlık ve hafif yağmur aktında geçti, bu tarz bir rota planlayanlara daha erken yola çıkmalarını ve mümkünse gece sürüşü yapmamalarını öneririm.

Mümkünse bu tarz yolculukları tek başınıza yapmayın!

Tahmin edilenin aksine, yolculuk sonunda pek bir yorgunluk, ağrı/sızı hissetmedim. Yani PX ile ironbutt denemesi yapmak pek de zor olmayabilir. (Günlük 1000km)

Her türlü teknik konudaki önerileri ve rota öncesi cesaret verici telkinlerinden dolayı Vespa sayesinde tanışma fırsatı bulduğum Muhittin Usta, İbrahim Usta ve Neptün Amcaya, rota planlama konusunda destek olan sevgili dostum Seda’ya ve sadece gerek duyabileceğim kadar yükle yola çıkmama yardımcı olan ve diğer eşyalarımı benim için taşıyan kardeşim Mustafa’ya çok ama çok teşekkürler.

…darısı dönüş yoluna ve sonrasında İtalya!

Sayfalar:«1...27282930313233...70»