Boza caiz midir?
Pek çoğunuz gibi, soğuk kış gecelerinde boooo-zaaaaa diye bağıran sokak satıcılarından duymadım ben bozayı ilk kez. İtiraf ediyorum, 17 yaşına kadar tadının ve görüntüsünün neye benzediğine dair fikrim bile yoktu bu meretin!. Aslında, unutmak, yok sayılmak istenilen anılar listemin üst sıralarında yer aldığı için, ilk nerede tattığım, kiminle içtiğim detaylarına girmemeyi tercih etsem de, kişisel tarihime dip not düşmek adına, aklımdan bolca geçirdiğim “Keşke o gün hiç boza içmeseymişim!” tümcesinin zarfı diye tanımlayabilirim bu hayat misali, tatlı/ekşi iksiri!
Neyse, konumuza dönelim,
Bildiğiniz üzere boza, temel maddesi bulgur veya darı olan garip bir içki. “İçki” kelimesini özellikle kullanıyorum zira, aslında tüketilene kadar fermantasyonu devam eden, saklama koşulları, bekleme süresi ve havanın sıcaklığı gibi parametrelere göre değişiklik göstermekle beraber, içerisinde %2 ila %8 arası alkol barındıran <bir tuhaf içki> geleneksel lezzetimiz boza. Rivayet odur ki, garip uygulamaları ve şizofrenik tavırları ile günümüzdeki bazı siyasetçilere fena halde benzeşen meşhur IV. Murat, geceleri tebdil-i kıyafet dolaşırken, sadece meyhanecileri değil, bozacıları da derdest edermiş! Yani anlayacağınız kıvamının, tadının, hastası olduğumuz meşhur bozamız, Osmanlı döneminde sadece lezzeti için tüketilen, masum, geleneksel bir içecek değil, adetli tüketilmesi durumunda kafa yapan, gamı, kederi, efkarı uzaklaştıran, zamane birasıymış!
Şaşırtıcı değil mi!?
“Ne oldu da gecenin bir vakti aklına düştü bu “boza” lakırdısı arkadaşım!” dediğinizi duyar gibiyim, açıklayayım efendim;
…malumunuz, geçtiğimiz haftalarda sevgili Orhan Pamuk‘un 1960’lardan günümüze bir sokak satıcısının (bozacı) hayatını ve yaşadığımız şehrin yakın tarihini anlatan kitabı “Kafamda bir tuhaflık” yayınlandı. Zengin bir ailede yetişmiş, iyi okullarda okumuş, tam bir Nişantaşı çocuğu olmasına rağmen, Orhan Pamuk’un nasıl olup da hikayeyi Beyşehirli Bozacı Mevlüt’ün gözünden bu derece gerçek anlatabildiği benim açımdan anlaşılamaz ve hayranlık uyandıran bir muamma olsa da ortaya iç ısıtan, harika bir eser çıkmış. Yakın tarihe meraklı, istanbulsever pek çok kişinin yaşananları, özellikle son 40 yılda şehrin nasıl bir mega-köy’e evrildiğine tanıklık etmiş birinin gözünden/sözünden dinlemek isteyeceğini ve kitabı beğeneceğini tahmin ediyorum. Gerçekten tarçını bol boza kıvamında bir kitap olmuş, tebrikler üstad!
Hem resmi, hem de şahsi görüşüm şudur ki;
Bu kitabı okuyun efendim!
Hatta, caiz midir, değil midir siktir edip, “Boza İçerek” okuyun!